Tepeden değil, içten değişmek

time-for-changeGeçtiğimiz günlerde bir dost meclisinde bir tartışma vardı. Değişmek gerek ama pozitif yönde değişmek gerek; diye bir görüş çıktı ortaya. İki kavramında sorgulamaya muhtaç olduğunu belirttim. Evet değişim, olumlu yönde mi oluyor, olumsuz yönde mi oluyor; kuşkusuz çok önemli. Ne var ki, “olumlu”nun tanımı kişiden kişiye değişiyor. Bu değişimin olumlu ya da olumsuz olarak tanımlanması kişiden kişiye değişmektedir. Amerikalılar bir şeyin iyi ya da kötü olduğuna pragmatik bir şekilde karar verirler. Yani görünene bakmak yerine, uygulamaya sokulan karar ve bilginin sonucuna bakarlar. Diğer bir ifadeyle bir şeyin iyiliği kötülüğü sonuçlarla anlaşılır.

Değişime direncin nedeni basittir. Birisi bir başkasını değiştirmeye çalışırsa direnç oluşur. Ofisimizdeki ya da evimizdeki odanın yerleşimini bir başkası değiştirirse, çok güzel bir değişiklik dahi olsa direnç gösteririz. Dolayısıyla bir başkasının yaşamını düzenleme gayreti, temel de iyi niyetli bile olsa, yapısal olarak direnci doğurur.

En az dirençle karşılaşılan değişimler içten gelen değişimlerdir. Siz kendi odanızın yerleşimini değiştirmek için harekete geçerseniz, değişim içten geldiği için bir sorunla karşılaşmazsınız. Alman ve Japon toplumları ikinci dünya savaşından sonra mağlubiyetin yaralarını sarabilmek için içten gelen bir istekle değişim geçirmiş ve modern Almanya ve Japonya’yı kurabilmiştir.

Dolayısıyla çağı yakalamak ve hatta çağın önünü geçmek için değişmek gereklidir. Ne var ki, bu değişim tepeden inme olduğu ve katılım içermediği müddetçe dirençle karşılaşmaya mahkumdur. Gezi Parkı olaylarının dünyaca ünlü olmuş sloganı bu durumu özetlemektedir: “Her yer Taksim, her yer direniş.” Şehrin tek bir meydanın düzenlemesinde dahi tepeden inme ve dayatmacı bir yaklaşımın olması, belki de çok güzel olabilecek bir değişime dahi büyük bir direniş gösterilmesine yol açmıştır.

Bursa Orhangazi Üniversitesi’ndeki master dersimde Crowdsourcing isimli kitabı işlerken kıymetli öğrencim Filiz Hanım, yönetimin vazgeçilmez unsurunun istişare olduğunu belirtti. Kendisine katıldığımı, ama istişarenin bile artık yetersiz kaldığını aktardım. Bugün Wikipedia ya da Apple Store ortamlarında istişare, lider onayı ya da birlikte karar alma mekanizmaları yoktur. Özgür, bağımsız ve kolektif bir katkı vardır. Daha bilinen bir örnek olarak Wikipedia’nın maddelerinin oluşumuna bakalım. Wikipedia’ya madde girenler, wikipedianın merkezinden kimseden onay almadan girerler. Hiçbir madde Wikipedia yönetimi tarafından onaylanmaz. Oradaki kolektif akıl, serbest bir şekilde ansiklopediyi üretir ve her madde yine diğer kullanıcılar tarafından güncellenir. Youtube ve facebook da aynı mantıkla çalışır.

Kabul etmesi zor olsa da dünya insanların kendi kendilerine ürettiği ve yaşamına yön verdiği bir yer olmaya başlamıştır. Bu noktada yapılacak şey, klasik lider temelli yönetim paradigmasından vazgeçmektir. Kanunlar, yollar, binalar, okullar, dershaneler zorla değiştirilebilir; ama mühim olan Wikipedia gibi insanların gönüllü olarak değişmesine ve katkıda bulunmasına ortam hazırlamaktır. Aksi takdirde sosyolojik bir olgu olarak direnç kaçınılmazdır.

Katılımcı demokrasi için internet, akıllı telefonlar şu anda olağanüstü imkanlar sunmaktadır. Bu imkanları kullanmak modern bir Türkiye’nin içten değişmesine imkan verecektir.

Share Button

Bir cevap yazın