Öğretmenlikte Devrim Yapın

imageOkullarda ve üniversitelerin birçoğunda kullanılan sınav tekniklerini yeniden düşünmemiz gerek. Öğrencileri bir kitabın ya da ders notlarının tamamından sorumlu tutup sınav günü ne sorulacağını bilmeden, beyhude bir çabayla tüm kitabı ve ders notlarını öğrenmeleri için çalıştırıyoruz. Şanslılarsa, çok çalışkanlarsa veya ezberleri iyiyse sınavdan geçer ya da yüksek not alıyorlar. Şansı, çalışkanlığı ya da ezber yeteneği olmayanlarsa başarısız oluyorlar. Bu arada öğretmen ya da üniversite hocasının da yüzlerce sınav kağıdını okuyup elinde kırmızı kalem not vermek için çırpınması gerekiyor. Bütünlemeye kalanlar için yeniden sınav yapıp tekrar sınav kağıdı okumak zorunda kalıyorlar. Bu arada sınav kağıdı okumak kim ne derse desin “sübjektif” bir değerlendirme yöntemidir. Bu öğretme ve sınav mantığı geçen yüzyılın kalite anlayışına benziyor; önce üret, sonra kontrol et. Televizyon üreticileri önce radyoyu yapar, fabrikadan çıkmadan önce hattan gelen radyo fişe takılır, eğer çalışmazsa tamire gönderilir veya hurdaya çıkarılır. İşte bizim 21.yüzyıldaki eğitim ve ölçme değerlendirme mantığımızda birçok alanda aynı. Japonlar 1950’den sonra üretimde kalite kontrol mantığını terk edip kaliteyi üretmeyi seçtiler. Tedarik zincirinin kalitesinden başlayan bir süreçle üretimin her aşamasını kaliteli hale getirdiler. Öyle oldu ki, kalite kontrole gerek dahi kalmadı. Yine de emin olmak için hala bir son kontrol yapılır fabrikalarda ama bu son kontrol eskisi kadar önemli değildir; çünkü kalite oraya gelmeden çok önce inşa edilmiştir. ” Read more Öğretmenlikte Devrim Yapın

Share Button

Şapşal Koca

Abhaz-Masallari-resim-10

Yıllardan beri düzenlediğim kurslarda her dersin başında insanlara geçen hafta ne öğrendiniz diye sorarım. Bazen bir filmden, bazen bir kitaptan bazen de gittikleri bir yerden söz ederler. 25 kişilik bir sınıfta 25 kişinin taze deneyimi buluşur sınıfta. Bu paylaşımı, benim vereceğim dersten daha önemli bulurum; çünkü hepimiz birbirimizden bir şey öğreniriz. Türkiye’nin siyasi olarak son derece gerilimli ve sıkıntılı bir tablo çizdiği bu günlerde, okuyan, öğrenen, kendi yaşamına yeni bir şey katan her insanı ayrıca takdir ediyorum. Read more Şapşal Koca

Share Button

Türkiye’nin geleceğini ne belirliyor?

gencler-mutsuz-ama-umutluUzun yıllardan beri, “Gençleri dinleyelim” ya da “Yaşlıları dinleyelim” gibi önermeleri hep sorguladım. “Neden gençleri ya da yaşlıları dinleyelim ki? Fikri, bilgisi ve söyleyecek sözü olan herkesi dinleyelim; ister genç olsun, ister yaşlı. Belirli bir yaş grubuna ayrımcılık yapmaya gerek yok.” diye düşündüm. Read more Türkiye’nin geleceğini ne belirliyor?

Share Button

Gezi’ye çıktım

aaAylar önce aldığımız bir karar internetin ve telefonun ulaşamadığı bir yere beni ve arkadaşlarımı bir “gezi”ye gönderince, biraz olsun Gezi Parkı olaylarını unuttuk. Şubat sonuydu sanırım. Manevi ağabeyim ve kıdemli dağcı Hasan Gavas ve 23 yaşındaki ekip arkadaşım Ömer Faruk Ağca ile birlikte Ağrı Dağı’na tırmanmaya karar verdik ve hemen uçak biletlerimizi aldık. 16-22 Haziran arasında Ağrı Dağı’na tırmanış yapacağımızı duyurunca grubumuza katılmak için bizim dışımızda beş kişi daha talip oldu. Bazıları bana Ağrı Dağı’na dört kez tırmanmak yerine farklı dağlara niye tırmanmadığımı sorar. Ağrı Dağı’na her tırmanışımda hava şartları, ekip arkadaşları, fiziksel kondisyonum ve ruh halim farklı olur. Dolayısıyla her biri ayrı bir tecrübedir. Read more Gezi’ye çıktım

Share Button

Eksik olan ne?

xKişisel gelişim kitapları okuyanlar, kişisel gelişim kurslarına katılanlar görüyorum. Kendi yaşamlarında son derece disiplinliler, son derece iyi insanlar, okuma ve öğrenme aşkları itibariyle de örnek oluşturduklarını söyleyebilirim. Ekonomik olarak da kendilerini çevirmeyi de başarıyorlar. Ama bazılarına soracak olursanız yaşamlarında bir eksiklik var. Ne olduğunu tarif edemiyorlar, ama önemli bir şey eksik. Onlara kendilerinin başarısız ya da yeterli başarıya ulaşamadığını hissettiriyor. Read more Eksik olan ne?

Share Button

Bu notlar özel

x1Emek Sineması’nın yıkılması, restorasyonu ile neredeyse savaş çıktı. Bana sorarsanız, “adamın mülkü” ne isterse onu yapar. İster yıkar, ister restore eder. Türk kültür tarihinin parçası diyorsanız, İKSV gibi bir vakıf bastırır parayı, alır ve olduğu gibi muhafaza eder. O yürüyüş yapanlardan birine miras kalmış olsaydı bina, kendisine “burayı alışveriş merkezi yapıyoruz, sana da 20 milyon dolar veriyoruz” deselerdi, herhalde o kişi yürüyüşü bırakır “Gangnam Style” dansına başlardı. Read more Bu notlar özel

Share Button