Seçim: Ahlak, Sadakat, Liyakat

UntitledTürkiye’de çok uzun yıllardır yanlış gündem maddeleri üzerinde durmaktan esası hep kaçırıyoruz. “Gündem maddeleri” adı üstünde, o gün olanlara ilişkinse bir sorunun çok gerideki kökleri ya da çok ilerideki çözümleri görünmez.

Okuldan başlayalım. Anne babaların çocukla ilgili neredeyse tek gündem maddesi, akademik başarıdır. Genelleme yaparak söylüyorum, ailelerin bir numaralı önceliği çocuğun gelecekte para kazanan bir meslek ya da iş sahibi olabilmesidir. Öyleyse çocuk akademik başarı göstermelidir. Genel inanca göre iyi bir liseye gitmeden, iyi bir dershaneye gitmeden iyi bir üniversite mümkün değildir ve bu kendi içinde tutarlı bir mantıktır. Çocuk iyi bir üniversite bitirip meslek ya da iş sahibi olduğunda ise işten ve paradan daha önemli bir konu çoktan unutulmuştur.

Amerikalılar yolsuzluk, şirket çıkarları için doğaya ve çevreye zarar verme, tüketiciyi kandırma gibi konularda başrol oynayanların mezun olduğu okulları öğrenince hayretler içinde kalıyorlar. Bu yolsuzlukları yapan, çevreye zarar veren ya da tüketiciyi kandıranlar en iyi Amerikan üniversitelerinden mezunlar.

Çünkü Amerikalılar da Türkler gibi çocukları akademik başarıya odaklarken o önemli şeyi unutmuşlar. O öğretmeyi unuttuğumuz şey, üstünde durulmayan şey “ahlak”. Benim tanımlamamla çocuklarımıza “eğri ve doğru arasındaki ayrım yapmayı” öğretmeyi unuttuk. Eğer bir çocuk, doğruyu ve eğriyi ayırmayı bilmiyorsa, akademik başarılarıyla ya da iş hayatındaki başarılarıyla patron da olsa, genel müdür de olsa, bakan da olsa önemli bir şey ıskalanmıştır. Altını çizerek söylüyorum. Ortalama bir aile “akademik skorlara bakmaktan” eğri ve doğruyu ayırmayı öğretmeyi unutmuştur; ayrıca kendisinin de bunu ne kadar bildiği sorgulanmalıdır.

Türkiye’de birçok lider, patron ve yönetici için öncelik sadakattir. Bu patron ve liderlere göre sadakat, liyakatten önce gelir. Yine liyakatten önce gelen sadakatin kardeşi itaattir. Liyakat, bu ikisinden sonra üçüncü planda gelir. Türk siyasetinin tarihine baktığımızda liderlerin hemen her örnekte sadakati ve itaati, liyakate tercih ettiğini görüyoruz. Sadakat elbette çok kıymetlidir. Ne var ki, içinde ahlak ve liyakat olmayan bir sadakat, lider yoldan çıkarsa ya da yanlış yaparsa bizi düzeltebilecek ne bir ast ne de bir dost bırakır.

Bu yıl ders verdiğim bir sınıfta duygusal olduğum bir konuda kendimi kaptırıp genellemeye dayanan bir fikrimi savunmak için yarım saat konuştum. İki öğrencim cesaret ve nezaketle bir genelleme yanlışı içinde olduğumu söylediler. Haklıydılar ve sınıftan özür diledim. Çevrenizdekiler sadece sadakat ve itaat göstermekten başka bir şey yapmıyorsa kendinizi düzeltme ve iyileştirme imkanını kaybedersiniz.

Eğitimlerde konuşmacıya karşı çıkan, bazen haklı iddiasını sert bir şekilde ifade eden, bazen de sadece küçük düşürmek için soru soran ya da görüş bildiren katılımcılar olur. Bazen bana böyle insanlarla nasıl başa çıktığımı sorarlar. Cevabım şu oluyor: Ben hep doğrunun yanında olmayı seçiyorum. Eğer benim dediğim doğruysa, onu savunuyor ve onu açıklıyorum. İtiraz eden doğruysa hemen onun yanında oluyorum. Doğrunun yanından ayrılmayan hiç kırılmaz ve bükülmez.

Parayla mutluluk ve başarı arayanlara; doğruluğun sağladığı başarı ve huzuru tavsiye ediyorum.

Share Button

Bir cevap yazın