Yakından öğrenme

Bir Çin atasözü der ki: “Söylersen unuturum; gösterirsen anlarım; yaparsam öğrenirim.” Üniversitelerimizde örgün eğitim yapılan fakültelerde eğitim, yukarıdaki atasözünde ifade edilen söyleme formundadır.

Hoca sınıfa gelir ve dersi anlatır. Bazısı anlatma işini de yapmaz; projeksiyonda yansıyan metni yüksek sesle okur. Tabii bu hocalara hoca demeye bin şahit ister. Bir öğrenciyi alıp Topkapı Sarayı’na götürürseniz ve orada Osmanlı ya da sanat tarihi anlatırsanız; o öğrenciye konuyu net bir şekilde göstermiş olursunuz. Eğer öğrenciye bir motoru tasarlatırsanız, o öğrenci motor tasarlamayı öğrenmiş olur. Bu örnekler dikkate alındığında eğitim kalitesi, hem anlatma hem gösterme hem de yapmayı içerdiğinde en yüksek olur. Diğer bir deyişle pasif olan eğitimi, interaktif öğrenmeye dönüştürdüğümüzde eğitimin kalitesini yükseltmiş oluruz.

Türkiye’de hayat okulunu saymazsak üç değişik yöntemle “örgün, açık ve uzaktan” şekilde eğitim yapılmaktadır.

Örgün eğitimde devlet üniversitelerinin neredeyse tamamında eğitim hoca anlatması şeklinde geçmektedir. Kalabalık sınıflarda her öğrencinin etkileşimli bir şekilde derse katılması mümkün değildir. Birçok derste vaka metodu, videolar, yerinde incelemeler, öğrenme pekiştirici testler kullanılmamaktadır. Sınav soruları ve değerlendirmesi de tamamen sübjektif-keyfidir. Açık uçlu soruların cevaplarını öğretim görevli ve üyeleri kendilerine göre okumaktadır. Örgün eğitim, toplum için ayrıca çok masraflıdır. Öğrencinin üniversiteye ulaşması, şehir merkezinde bir alanın varlık maliyeti, ders alanlarının ısıtılması ve aydınlatılması hepsi ayrı birer maliyettir.

Açık öğretim iyi hazırlanmış ders kitapları, televizyon desteğiyle ve standart sınav sistemiyle yüksek kaliteli bir eğitim metodudur. Açık öğretim öğrencilere zaman özgürlüğü verirken tüm öğrenciler aynı kalitede bilgi alırlar. Aynı zamanda objektif bir ölçme değerlendirme sistemi vardır.

Uzaktan öğrenme ise en üstün eğitim metodudur. Bilgisayar başındaki öğrenci internetten hocayı canlı olarak dinler, hoca mutlaka iyi hazırlanarak gelmek zorundadır. Öğrenci hocaya sorusunu sözlü ya da yazılı olarak sorar; başka yerlerde olan arkadaşlarıyla etkileşime girer; ilgili videoları izler; bilgisayardan interaktif kitapları okur; objektif ve kaliteli sınav sisteminden geçerek değerlendirilir. Bu anlamda uzaktan eğitim aslında yakından öğrenmedir. Uzaktan öğrenmede en büyük maliyet içerik geliştirmedir. İlk beş yıl geniş bütçeler istese de izleyen yıllar maliyetleri düşer.

İstanbul Üniversitesi ve Türkiye’de 30 kadar üniversite uzaktan öğrenme konusunda programlar uyguluyor. Ne var ki, bu programların bütçeleri ve harçları açık öğretime ayrılmış olandan bile azdır. Üniversitelerin bu programları sunabilmek için bütçeye ihtiyacı vardır. Bu bütçe ya doğrudan tahsis edilmeli ya da bu programların kontenjanları artırılarak üniversitelerin kendi fonlarını oluşturmalarına imkân tanınmalıdır.

Share Button

Bir cevap yazın