Number Van

Hayatında hiç Hakkari’ye gitmemiş olanlar, ister Türkiye’nin batısında yaşayan Türkler olsun, isterse Kürtler olsun, orada ne olup bittiğini anlama imkânına çok fazla sahip değiller.

Her gün silahların patladığı, roketlerin atıldığı, asker ile PKK arasında kalmış Kürt halkının ne yaşadığına ilişkin empati kurmak çok zor. Hakkari merkezde, evli ve çocuklu bir aile düşünün. Anne oğlunu sabahleyin okula nasıl gönderir? Kurşunların, bombaların günlük yaşam içinde sıradanlaştığı bir ortamda hangi anne, çocuğunu gönül rahatlığıyla okula gönderebilir? Aynı kadın sizce kocasını gönül rahatlığıyla işe gönderebilir mi? Adam sabah evden karısıyla helalleşerek çıkıyor; akşam eve dönüp dönemeyeceği belli değil. Sürekli bombaların patladığı, kurşunların uçuştuğu bir şehirde bakkal olmak nasıl bir şeydir? Para kazanmak için dükkânını açık tutmak isteyen bir bakkala, birileri zorla kepenk indirtiyorsa, kepengini indirmezse dükkânını yakmakla tehdit ederlerse bu bakkal ne yapar? Eğer kepengini indirirse, asker ‘sen PKK sempatizanısın’ diye damgalarsa bu bakkal kendini nasıl hisseder?

Her taraftan gelen ölüm haberleri, Ankara’dan, Hatay’dan, Batman’dan, Çukurca’dan gelen ölüm haberleri toplumun içine kin tohumları ekiyor. Sağduyumuzu siliyor süpürüyor. Gaziantep’te geçen hafta gittiğim bir cuma namazında hoca, doğuda yaşanan terör olaylarına oldukça sert bir gönderme yaparak, teröristler için çok ağır beddualarda bulundu. Cemaatten de ‘amin’ demesini bekledi. Elbette, son birkaç ay içinde yaşanan elim olaylar, hepimizin kanını dondurdu. Çoğumuzu öfkeyle doldurdu. Ben hocanın hiçbir bedduasına ‘amin’ diyemedim. Cuma namazına gittiğimde içimin kinle değil, sevgiyle dolmasını, yüreğimin bulanmasını değil, durulaşmasını istiyorum. O gün de tüm o acımasız teröristlerin kahrolmasını değil, Allah’ın o teröristlere hidayet vermesini, silahlarını bırakmalarını ve adalete teslim olmalarını diledim.

Aynı günün sabahı Gaziantep Üniversitesi’nde yaptığım bir konuşmada İstanbul’da, İzmir’de ya da Ankara’da yapılan terör karşıtı mitinglerin tepki göstermek açısından güzel olduğunu, ama bir işe yaramadığının altını çizdim. Hayatım boyunca şiddete şiddetle karşılık vermenin sadece daha fazla şiddet doğurduğunu savundum. Özellikle Doğu Anadolu’dan gelen, yüreklerimizde deprem oluşturan her terörist saldırıdan sonra, oralara topla tüfekle gitmemizi değil, ellerinde çiçekler, yiyecekler, kitaplar olan binlerce kişilik grupların belirli bir noktadan sonra yürüyerek sevgiden yoksun kalmış ve korkuyla dolmuş bu şehirlere yürümesini hayal ettim. Bu hayalimi dile getirdiğim cuma gününün ertesi olan cumartesi günü öğleden sonra Van depreminin haberi ulaştı.

Deprem tabii öyle ilginç bir olaydır ki, savaş kadar büyük tahribat yaparken, savaşın böldüğü insanları birleştiren ve kucaklaştıran bir işlev gösterir. Deprem bir anda tüm öncelikleri değiştirdi. Bir hafta önce bölgeden gelen kayıp ve ölüm haberleri gündemi belirlerken, artık kurtarış ya da kurtuluş öyküleri Number Van oldu. Güçlü bir sağanak yağmurun kirlenmiş şehirleri temizlemesi gibi, deprem de kin ve korkuyla dolmuş olan yürekleri temizledi. Kin gitti; öfke bitti; sevgi, kucaklaşma, dayanışma Number Van oldu.

Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum. Van’a yardım gönderen, Van’a yardım için giden herkese teşekkür ediyorum.

Share Button

Bir cevap yazın