Nasıl Anne-Baba olmalı?

parenting-styleBirçok anne-baba çocuğundan ya da çocuklarından şikayetçidir. Şikayetler de birbirine benzer. “Hiç ders çalışmıyor…. Söz dinlemiyor… Çok dağınık…” Bazısı için de “Pabuç kadar dili var… Hep geç kalkıyor… Hiç ödev yapmıyor… Hiç yardımcı değil… Çok yanlış hareketleri var… Giyimi hiç uygun değil… Çok sorumsuz…” denir. Bu şikayetler ve benzerleri birçok anne-babanın ağzından hiç düşmüyor. Çocuklarından yakınlarına şikayet ettikleri gibi, bu şikayetleri çok daha sık çocuklarının yüzlerine de dile getiriyorlar. Çocuklar cesaret edebilseler kendi bakış açılarından görünen anne-babalarını tarif ederek bu şikayetlerin mislini dile getirebilirler.

Şimdi bu anne-babaları şöyle düşünmeye davet etmek istiyorum. Eğer kendi anne-babaları, sürekli olarak kendilerini eleştirseydi nasıl hissederlerdi? Anne-babalarına daha mı çok bağlanırlardı, yoksa onlardan daha çok uzaklaşırlar mıydı? Eleştirilmek öyle berbat bir duygu ki, insanı kilitliyor. İş yapamaz hale getiriyor, enerjisini bitiriyor. Sanırım çocuklar, eleştiriye karşı, yetişkinlerden daha dayanıklı. Yetişkinler eleştirildiklerinde yıkılıyorlar, çocuklar da üzülüyor, ama bir şekilde kısa bir süre içinde yaşamlarına devam ediyorlar.

Harvard Üniversitesi’nin ünlü psikoloji hocası Chris Argyris’in teorisini daha önce yazmıştım. İnsanlar ya olgun (kendisi karar alan ve başkalarının kararlarına saygılı) ya anne-baba (kontrolcü-kollayıcı) ya da çocuk (oyuncu-sorumsuz-anı yaşayan)karakterlerinden birini yaşıyor. İlişkideki tavrımızda karşımızdaki kişiyi-çocuğu bu kalıplardan birinin içine sokuyor. Sürekli anne-baba karakteriyle (kontrolcü-kollayıcı) olarak çocuklarla iletişim kurmak çocuğun gelişememesine yol açıyor.

Anne-baba okulu düzenleyen psikolog ve eğitimcilerin bazılarının iddiasına göre çocukla arkadaş olmamak gerek. Arkadaşlık ilişkisinin çocuk üstündeki otoriteyi kaldırdığını düşünüyorlarmış. Bunun tartışmalı olduğunu söyleyebilirim. Birincisi 21. yüzyılda çocuklara nasıl yaklaşırsak yaklaşalım, çocuklar üstünde pek fazla bir otoritemiz yok. Zaten çocuk biz bir şeyi söylediğimiz için değil, doğru olduğunu anladığı için yapmalı. Çocuk, otorite dolayısıyla bir şeyi yapıyorsa otoritenin olmadığı ya da kontrol edilemediği bir anda o istenilen şeyin tam tersini yapacaktır.

Çocukla arkadaş olmak, onunla zaman geçirmek, onun ilgilendiği konulara ilgi göstermek çocuğun bize daha yakın olmasını ve bizi çok daha fazla dinlemesini sağlıyor. Çocuk bir problemle karşılaştığında otoriter bir anne-babaya problemini anlatmazken, arkadaş tavırlı bir anne-babaya ya da ebeveynlerden birine problemini anlatıyor. Ebeveynlerden birinin de çocuğa danışmanlık (tavsiyede bulunma) ya da koçluk (çocuğun kendi yolunu bulmasını) sağlama imkanı oluyor. Anne-babanın çocuğuyla bir anlamda arkadaş olması, onunla olgun-olgun bir ilişkiye girerek çocuğu çocukluktan olgunluğa taşıması anlamına geliyor.

Çocuklarla ilişkide sürekli onları eleştirmek yerine, onları dinlemek ve teşvik edici olmak, aldıkları iyi kararları takdir etmek, günlük olayları birlikte değerlendirmek daha sağlıklı görünüyor. Sadece sürekli eleştirmeyi bırakmak bile çocuklarla anne-babanın iletişimini geliştirecektir.

Share Button

Bir cevap yazın