Kendimi ve hepinizi affediyorum

forgiveNeden kızarız? Birçok nedeni olabilir. Nedenlerden biri, istediğimiz bir şeyin olmamasıdır. Bazen de birine kızarız, istediğimiz bir şeyi yapmamıştır ya da istediğimiz bir şeyin olmasına engel olmuştur. Gitmek için hazır olmasını istemişizdir, ama olmamıştır; çocuğumuza odasını toplamasını söylemişizdir; ama toplamamıştır. Kahvaltı edeceğizdir; ama ev arkadaşımız tüm kahvaltılıkları bitirmiş ve hiç alışveriş yapmamıştır. Hızla bir yere yetişmeye çalışıyoruzdur; ama önümüzdeki araba ağır ağır ilerliyordur; iş arkadaşımız yapması gereken bir şeyi yapmamıştır. Bunlara benzer tüm durumlarda karşımızdakini suçluyoruz ve onlara kızıyoruz. Bir de kendimize kızdığımız durumlar var.

Sınıfı geçmek için çalışmayan bazı çocuklar içten içten kendilerini suçlarlar. Aşırı kilolu insanlar, çok yedikleri için kendilerini suçlayabilirler; trafik kazası yapan bir şoför kendini suçlayabilir. Bütün bunların sonucunda insan önce kızar, sonra üzülür. Bütün bunlarla birlikte sonuçları da değiştiremez. (Allah bize değiştiremeyeceğiz sonuçları kabul etme gücü versin.)

 

Kızdığımız insanlarla ya da durumlarla ilgili temel sorun şu ki, birçok insana ya da kendimize kızdıktan sonra “affetmeyi” unutuyoruz. Karşı taraf kendini affettirecek bir şey yapmamışsa ya da kendimize kendimizi affettirecek bir şey yapmamışsak, affetmiyoruz. Sadece zaman geçiyor ve gündemden çıkıyor. Eğer konuyu hatırlatacak bir şey görürsek yeniden kötü duygular üstümüze geliyor.

 

Bu anlamda üstümüzdeki olumsuz enerjilerin başlıca kaynağı daha önce suçladığımız ve affetmediğimiz insanlar. Bugüne kadar kimlere kızıp affetmediysek sürekli onların yüklerini sırtımızda, gönlümüzde, ruhumuzda, beynimizde taşıyoruz.

 

Geçenlerde bir e-posta gelmişti. İki rahip bir nehir kenarında yarı çıplak bir kadın görüyorlar. Gözlerini kaçırmaya çalışırken kadın rahiplerden yardım istiyor. “Yüzme bilmiyorum beni karşıya yüzerek taşır mısınız?” Rahiplerden biri gözlerini kapatıp kadını kucaklıyor ve nehrin karşısına geçiriyor. Kadını bırakıp yollarına devam ediyorlar. Bir saat kadar sonra diğer rahip, kadına taşıyana hışımla çıkışıyor. “Nasıl olur da bir rahip olarak yarı çıplak kadını taşırsın?” Diğer rahip cevap verir: “Ben onu nehrin kenarında bırakmıştım. Sen hala taşıyor musun?”

 

Daha önce kızdığımız tüm durumlara ilişkin uzun bir listemiz var. Tanıyanlar bilirler, hoşgörülü ve her olayı, her durumu kucaklayan / kucaklamaya çalışan bir insanım ve bu affetme konusu zihinsel gündemime girdiğinde, benim böyle bir sorunum yok dedim kendime. Sonra düşünmeye başladım, affetmediğim kimse var mı diye bu dünyada. 150’ye yakın isim buldum ve çok şaşırdım. Her birini teker teker düşündüm. Affetmeye çalıştım. O kızdığım olayların iyi yönlerini görmeye çalıştım. Hem onları, hem kendimi özgür bıraktım.

 

Bugün kendinize biraz zaman ayırın; çocukluğunuzdan itibaren affetmediğiniz insanların bir listesini yapın ve onların, o olayların iyi yönlerini görmeye çalışarak affetmeye çalışın.

***

Niçin bu kadar sinirleniyoruz, niçin bu kadar suçlama eğilimi içindeyiz. Evrenin akışını kabul edemiyoruz, evrenin getirdiklerini kucaklayamıyoruz da onun için. Yaşamı bir bela deposu olarak görebiliriz ya da bir hediye deposu olarak. Ne gördüğünüz değil, sizin onu nasıl gördüğünüz tüm anlamı değiştiriyor. Kırdığım tüm insanların da beni affetmesi dileğiyle.

Share Button

Bir cevap yazın