Amerika’da oku(t)mak

amerika-oku(t)mak

Bir aile dostumuzla sohbet ederken oğlum Sanat’ı lise ve üniversite öğrenimi için ABD ya da Kanada’ya göndermek istediğimizi söyleyince, “Sakın yapmayın; çocuğunuzu kaybedersiniz.” dedi.

Görüşlerine kıymet verdiğim bu dostumuz sözlerine şöyle devam etti: “Annesi-babası çok iyi eğitimli, görgülü ve varlıklı bir aile sizin gibi iyi niyetle oğullarını Amerika’ya gönderdiler. Türkiye’de okul hayatında çok başarılı olan çocuk ABD’de başıboş kalınca gittiği okullarda alkol ve uyuşturucuya bulaşmakla kalmadı, üstelik okulu da bitiremedi.” Eşi İngiliz olan bir Türk hanım da çocuklarını İngiltere’deki liselerin bozuk ortamından korumak üzere çocuklarını Türkiye’ye getirmiş. Bu insanları dinleyecek olursanız dünyadaki en iyi orta öğrenimin Türkiye’de olduğunu düşünmeye başlarsınız.

    Ben elbette çok daha farklı düşünüyorum. Bugün uluslararası lisan haline gelmiş olan İngilizce’yi elbette Türkiye’de de öğrenebiliriz; ama en iyisi yerinde öğreniliyor. Amerika’da okuduğunuzda kavramları İngilizce öğreniyorsunuz. Örneğin, şirket genel merkezinin İngilizce karşılığı Head Quarters’dır. Siz bu terimi bilmiyorsanız ‘genel merkez’ ifadesini Türkçeden çevirir, ‘general center’ dersiniz ve kimse bir şey anlamaz. Bu anlamda her yabancı dilin en iyi o dilin kültürüyle birlikte yerinde öğrenildiğine kanaat getirdim. Oğlum Sanat, iki yazı ABD’de geçirdi; 12 yaşındaki çocuk kendini İngilizce ifade etmekle kalmıyor; altyazısız bir şekilde İngilizce film izleyebiliyor. Türkiye’de 8 hatta 10 yıl çocuklara İngilizce ders veriyoruz; yerinde yapılan 3-4 aylık eğitim kadar başarılı olamıyor. Yurtdışında yapılan eğitimlerin belki de önemli avantajı, çocukların farklı bir kültür içinde özgüven kazanmasıdır.

İmkanı olan aileler çocuklarını yurtdışına göndermek isteseler, bu sefer de başta söylediğim endişeler var; çocuk başıboş kalınca ne olacak; ahlâkı bozulacak mı? Çünkü çocuğunu yurtdışına çıkaracak imkanı olan anne-babaların birçoğunun başında duracak zamanı yok. Selam isimli filmle, Türk halkı yurtdışındaki Türk okullarını tanıdıysa da daha önce değindiğim gibi yurtdışında değerlerin ve akademik çalışmaların ön planda tutulduğu Türk üniversiteleri de var. Örneğin, bu hafta Houston, Texas’taki North American College (www.northamerican.edu) isimli dört yıllık lisans eğitimi veren üniversitemizi ziyaret ettim. Okulun birinci sınıf bir İngilizce hazırlık sınıfının yanı sıra neredeyse tamamı doktora derecesini Amerika’da almış hocalardan kurulu bir akademik ekibi var. Türk öğrencilerin de okuduğu üniversite, okul dönemi Birleşmiş Milletler toplantı salonunu andırıyor. Dünyanın her yöresinden öğrenciler birlikte öğrenim görüyorlar. Amerika’daki eğitim kurumlarından gerekli tüm akreditasyonlarını almış üniversite, değerlerin ve disiplinli bir çalışma anlayışının öne çıkarıldığı bir eğitimle birlikte spor, sanat ve kültürel faaliyetlere de önem veriyor. Sunulan bütün imkanların maliyetiyse bir öğrencinin Türkiye’de özel bir üniversitede yapacağı masraflar seviyesinde kalmış. Yani bir öğrenci Türkiye’de okuyacağı maliyete, uçak, konaklama ve okul masrafı dahil ABD’de okuyabiliyor. Aldığı diplomayla da GMAT ya da GRE sınavlarından istenen puanları aldığı gibi ABD’de master yapabilir ve hatta 2 yıl süreyle de iş bulursa çalışabilir.

Çocuklarımızı yurtdışında okutmaktan daha iyisi, özellikle lisans döneminde çocuğun küresel bir perspektif kazanabilmesi için dört ayrı ülkede ve şehirde okumasıdır. Düşünün ki, çocuğunuz bir yıl Houston’da, bir yıl İstanbul’da, bir yıl Tiran’da ve bir yıl da Kamboçya’da okusa nasıl bir özgüvene ve uluslararası perspektife sahip olur? Yurtdışındaki Türk üniversitelerinin yaptığı işbirliği programları çocuklarımızın küresel liderlere dönüşmesi için bu açıdan da fırsatlar sunuyor.

Share Button

Bir cevap yazın