4 Küçük ama Büyük Şey

4Bülent Ortaçgil’in muhteşem bir şarkısı vardır, “Küçük şeyler” diye. Hep küçük şeyler bizi usandıran/Küçük şeyler bizi utandıran / Küçük şeyler bizi yarıştıran / Küçük şeyler bizi uzlaştıran. Üstün Dökmen daha sonra bu şarkının adını programına isim, şarkıyı da jenerik müziği yapmıştı. Açıkçası yaşamlarımız tam bu şarkının anlattığı geçiyor ve bu sarmalın dışına çıkabilenler kazanıyorlar.

Küçük şeyler bizi usandırıyor, küçük şeyler için kavga ediyoruz, küsüyoruz. Geçenlerde bir haberde vardı.

İstanbul’da iki adam birbirlerine yol vermediler diye arabalarından inmişler, eşlerinin ve çocuklarının önünde öldüresiye kavga ediyorlar. Arkadaşlar birbirlerine bir sosyal medya yazışmasında veya bir kafede söyledikleri bir şey yüzünden küsüyorlar. Birçok insana soruyorum, ne olmuştu da küsmüştünüz diye, aradan birkaç yıl geçince hatırlamıyorlar bile. Küçük bir şeyde haklı ya da haksız olmamızın bir önemi yoktur. Küçük bir şey küçük bir şeydir çünkü. Alttan almak, hoş görmek ve çoğu zaman umursamamak gerekir.

Bu arada en çok küçük başarısızlıkların, yanılgıların yüzünden utanıyoruz ve utanmak yerine utanmazlığı, gururumuz için bağırıp çağırarak üste çıkmayı tercih ediyoruz. Hata yaptığımızı kabul etmek o kadar zor geliyor ki, küçük bir hatamızı yakalayan bir yakınımıza “haklısın” demek yerine, haklılığımızı sonuna kadar savunmak adına saatlerce çığırtkanlık yapıp kavga ediyoruz. Üstelik bu kavgalar en yakınlar arasında oluyor. Eşler, anne-baba evlat arasında, ortaklar arasında veya çok yakın arkadaşlar arasında. Tutarlılık arayışı, bazen insanın en büyük tuzağı oluyor. Şöyle bir düşünce içine giriyorlar: “Akıllı bir adam hiç hata yazmaz, ben de akıllıyım, öyleyse hata yapsam bile yapmadığımı iddia etmeliyim, yoksa akıllı olduğumu iddia etmeye devam edemem.” Bu düşünce çok mantıksız, çünkü akıllı insanlar gerçeği kabul eden, kendi hatalarını düzelten, eski hatalarını tekrar etmeyen ve kendini sürekli geliştiren insanlardır.” Yöneticilerin birçoğu da kendi hatalarını kabul etme eğiliminde değiller, astlarına ve çalışma arkadaşlarına karşı ve hatta bazen üstlerine karşı yanlışlarını savunmayı sürdürme eğilimindeler.

Küçük şeyler ile ilgili bu takıntılar, bir süre sonra büyük sorunlara dönüşüyor. Büyük iletişim sorunlarına veya gerçek yaşam sorunlarına-maddi sorunlara-elle tutulan-bazen beş duyu ile hissedilen sorunlara dönüşüyorlar.

Okullarda bazı öğrenciler, işyerinde bazı çalışanlar rakip gördükleri kişi ya da kişilerle, yıllar sonra saçma sapan olduklarını anlayacakları şeyler için yarışıyorlar. Genç kızlar hele,  bir erkek için yarışmaya görsünler…  Erkekler de öyle, kendi erkeklik egolarını tatmin etmek için kaç kez kavga ederler yaşamda, trafikte, komşuluk ilişkilerinde… Birilerinin ağızlarının payını vermek için ne büyük ve ne anlamsız yarış verilir.

Küçük şeylerin en güzel kısmı, uzlaştıran ve yakınlaştıran kısmıdır. Aşk aslında karşı cinste gördüğümüz küçük güzel davranışlara, mimiklere, sözlere, jestlere, minik ortak yanlara beslediğimiz sıcak bir duygudur. Evlenmeden önce küçük şeyler bizi yakınlaştırır, evlendikten sonra da küçük şeyler bizi uzaklaştırır.

Ölümlü dünyada yaşadığımızı unutuyoruz. Bir gün öleceğiz ve tüm küçük şeyler, gerçekten küçük kalacak. Aslında aradan birkaç ay, birkaç yıl geçince bile küçük şeyler zaten küçük kalıyor, ama öldüğümüzde ya da bir yakınımız öldüğünde tüm olumsuz küçük şeyler anlamını yitiriyor.

Onun için küçük şeyleri büyütmeyin. Bırakın küçük şeyler küçük kalsın. Olgun olun, alttan alın veya hoşgörülü olun.

 

Share Button

Bir cevap yazın