Türkiye’nin Sorunu Ne?

bisiklet kopru gecisiTÜGİAD’ın bir toplantısı için İstanbul’dan Diyarbakır’a uçarken yanımda oturan işadamı ile çok ilginç bir sohbet yaptık. Sohbetin en can alıcı ifadesi, bu işadamının Diyarbakırlılar için koyduğu teşhisti: ‘Diyarbakır’ın sorunu, Diyarbakırlıların şehirde birbirlerine karşı her alanda üste çıkma çabasıdır. Trafikte giderken bir şöför diğerine yol vermez; çünkü mutlaka yol onundur. Diğeri beklemelidir. İş hayatında da bu böyledir; ortaklar arasında karar alınacaksa herkes bir uzlaşma yerine kendi kararını kabul ettirmek için çalışır. Kardeşler, köyler ve komşular arasında da hep bir üstünlük ve dominans arayışı vardır.’ Ben de dedim ki, ‘Bu söz ettiğiniz, sanırım sadece Diyarbakır için değil, tüm Türkiye için geçerli.’ Türkiye’nin her köşesinde, işçisiden müdürüne, işsizinden en üst düzey idareciye kadar herkes kendisinin, kendi fikrinin üstünlüğünü ispat ve karşısındaki egemenlik taslama derdinde.

22 Eylül pazar günü 7000 bin bisikletli köprüyü geçtik. Harem’e doğru yaklaşırken trafikte bisiklet turunun bitmesi için bekletilen araçlardan bir tanesindeki şoför kornaya sonuna kadar basarak parmağını bize doğru sallıyordu. Adeta o salladığı parmakla “Oraya geleceğim, bisikletinizi de ağzınızı burnunuzu da kıracağım” diyordu. Kavgaya hazırdı; kendi fikrinin doğruluğundan ve bizim yanlışlığımızdan yüzde yüz emindi. Bir an bile kendisinin haksız olabileceğini düşünmemişti. Bu bisiklet turunun izni (kendilerine müteşekkir olduğumuz) Valilik tarafından verilmişti. Sözü uzatmayım her alanda üstünlük aramayı bıraksak, özellikle kamusal alanda her türlü irili ufaklı konuda (park yeri anlaşmazlığından Bitlis’te beş kişi öldü) uzlaşmayı ve saygıyı tercih etsek başka türlü olurdu.

GÜNGİAD Başkanı Hakan Akbal, çözüm sürecinde Diyarbakır’a çoğunluğu ticari sıfatlı yüzlerce heyet geldiğini ama bunların hiçbirinin yatırım ya da ticari ortaklık yönünde bir hareket yapmadığını, ziyaretlerin iyi niyet temennileri olarak kaldığını belirtti. Diyarbakır ve Güney Doğu ne kadar fazla ticari ve üretim olarak Türkiye’nin batısıyla işbirliği yaparsa, barış o kadar kalıcı olur. Birlikte çalışıldığı, birlikte kazanıldığı zaman kardeşlik ve dostluk vazgeçilmez olur. Bu anlamda çözüm sürecinin ilerlemesinde en önemli unsurlardan biri de ticaret ve üretimde işbirliğidir.

TÜGİAD heyetinin Diyarbakır’a esas gitme amacı da, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ve Dicle Üniversitesi işbirliğiyle Diyarbakır’daki gençlere girişimcili eğitimi verilmesidir. TÜGİAD’ın farklı illerde bu tür çalışmaları olmuştu; ama Diyarbakır’da gençlere girişimcilik eğitimi verilerek onların birer girişimciye dönüştürülmesi içinde bulunduğumuz dönemde çok daha anlamlıdır.

Girişimciliğin her ülkenin kalkınmasında bir numaralı aktör olduğunu düşünüyorum. Tek başına çalıştırdığınız küçük bir işletme bile istihdama inanılmaz katkı sağlar. Her işletmenin bir muhasebeciye, bilgisayar ve internet konusunda destek,, alacağı birine, tedarikçilere, satıcılara ihtiyacı vardır. Onun için kurulacak en küçük işletme bile ülke ekonomisine büyük katkı sağlarken kendi bünyesinde çalıştırdığından daha fazla iş imkanı sağlar.

Bu toplantı vesilesiyle Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi’ni de ziyaret etme şansım oldu. Muhteşem bir kampüs ve kendini eğitime adamış bir ekiple tanıştık. Daha once de yazmıştım. Diyarbakır’ın turistik açıdan Şanlıurfa’dan, Gaziantep ya da Mardin’den geri kalır yanı yok. O muhteşem cami ve çarşıları mutlaka ziyaret etmelisiniz. Önceden alacağınız bir uçak biletiyle Diyarbakır’da harika bir hafta sonu geçirebilirsiniz.

Share Button

Bir cevap yazın