Şikayetim Yok

change1Bu hafta bir kez daha insanların küçük değişimleri dahi yapmakta zorlandığını anladım. Oturan insanların yer değiştirmesini ya da kalkmasını isterseniz direnç gösteriyorlar. Ayakta olanları ise oturtmak isterseniz yine direnç gösteriyorlar. Ama yemek hazır derseniz, herkes gönüllü olarak ayağa kalkıyor. İnsanın kendine has statükosu çok hızlı gelişiyor ve o statükoyu korumak için anlamsız bir mücadele veriyor.

Statüko ile mücadele kişisel olarak biraz yol aldığımı söyleyebilirim. Bu konularda kendimi de geliştirmek için uğraşıyorum. Bu hafta sonu düzenli seminer verdiğim bir salon, bir başka kurum tarafından tutulunca bize daha mütevazi ve küçük bir salon verdiler. Organizatörler bana bundan rahatsız olup olmadığımı sordular. Salonun şartları gerçekten mütevazi idi. Dedim ki, “Farz edelim, hep bu salonda seminer vermişim ve bugün bir seminer daha yapmaya bu küçük salona gelmişim. Bu salondan çok memnunum.”

 

Değiştiremediğimiz çevre koşullarından şikayet etmek yerine onları kabullenmek, kucaklamak ve benimsemek daha iyi bir alternatif gibi. “Bu kötü ya da iyi değil” demek yerine, elimizdekinin en güzel yanlarına odaklanmak çok daha akıllıca. Mutluluk üstüne ABD çekimi bir belgeselde Amerika’da ve Hindistan’da yaşayan birer aile vaka olarak işleniyordu. Amerikalı ailenin her türlü elektronik cihazı, otomobilleri ve güzel bir evleri vardı. Çocuklar özel okullarda okuyordu. Sağlık sigortaları vardı. Aile üyeleri de oldukça sağlıklı görünüyordu. Ne var ki, mutlu olup olmadıkları sorulduğunda birçok konudan şikayet ettiler. Hintli ailenin babası, bir çekçekçiydi. Yani iki kişilik yolcu taşınan arabaları öndeki kargılarından tutarak elleriyle çekiyordu. Ailesi bir barakada yaşıyordu. Mutlu olup olmadığı sorulduğunda “Bugün yağmur yağmadığı için mutluyuz” dedi. “Evde kuru oturabileceğiz. Ayrıca bugün güzel para kazandım, pirincimiz var ve eşim yemek yaptı. Hep birlikte yemek yiyeceğiz.” diye ilave etti. Bütün bunları söylerken de yüz ifadesi gerçekten bir memnuniyet ve şükür doluydu. Öyleyse mutluluğun sahip olduklarımızın miktarıyla değil, bakış açımızla ilgisi var.

 

Yaşamımızdaki şikayet ettiğimiz sorunlarla ilgili tipik olarak suçluyu dışarıda arıyoruz. Bir sorun varsa annemiz, babamız, eşimiz, patronumuz, devlet, parlamento, muhalefet ya da hükümet sorumlu. Bu bakış açısıyla sorunlara yaklaştığımızda ilerleme imkanı oldukça kısıtlı. Bir sorun olduğu zaman şikayet edip başkasını suçlamak yerine kendimize ve soruna olan katkımıza bakmalıyız. Çünkü bir başkasını değiştirmek çok zor ve neredeyse imkansızken kendimizde bir değişim inşa edebilmek çok daha mümkün.

 

Kızmak ve hayır deme seçeneği, çatışmalı durumlarda önüme geldikçe elimden geldiğince, alternatifi olarak hoş görmeyi ve evet demeyi seçmeye çalışıyorum. Hoş görmek ve evet demek her zaman içime sinmiyor; ama içimden bir ses böyle yapmanın daha doğru olduğunu söylüyor ve kelimenin tam anlamıyla hoş görmek için gayret ediyorum. Sonucun harika olduğunu söylemeliyim. Hoş gördüğüm insanlar, bazen iki hafta, bazen bir ay sonra hoşgörüye hiç ihtiyaç bırakmayan örnek davranışlarla geri dönüyorlar. Kalbinizin hoşgörüyle dolması dileğiyle.

Share Button

One comment on “Şikayetim Yok

  1. Üstadım öyle derin ki bu konu, yazınız çok iyi özetlemiş aslında.
    Çocuklarımız, öğrencilerimiz başta olmak üzere tatmin düzeyi öyle yüksek oldu ki, onları memnun etmek oldukça zor oldu. Dolayısıyla her şeyden şikayet eder olduk. Oysa ki bu şekilde mutlu ve huzurlu olmak mümkün değil.
    Şükür etmek ve tabi öncelikle teşekkür etmek meselenin temeli bence.
    Once kendimize sonra da sorumlu olduğumuz insanlara; çocuklarımıza “nasıl şükür edilir” bunu öğretmeye ve öğrenmeye ihtiyacımız var.
    Sağlıcakla Kalın…

Bir cevap yazın