Kendimiz Olmak ve Kendimizi Bilmek

kitap kulubuKanada’da Aç Beyinler isimli bir grup her pazar toplanıp üç saat boyunca daha önceden seçilmiş bir temayı tartışıyorlar. Benim de katıldığım bir toplantılarının teması “Kendini Bilmek” idi. Toplantıya grup üyeleri makaleler ve kitaplar okuyarak, araştırma ve hazırlık yaparak katılıyor. Diğer bir ifadeyle genellemelerle konuşmak yerine, referanslarla konuşarak daha zengin bir toplantı yapmaya çalışıyorlar.Toplantıda ilk tartışılan soru, nasıl kendimiz oluyoruz? Diğer bir ifadeyle şahsiyetimiz nasıl oluşuyor? Toplantıda geçmiş deneyimlerin bizde bıraktığı izlerle kendimizi oluşturan referansların şekillendiğini paylaştım. Örneğin, çocukluk yıllarında çevremizdeki bütün öğrenciler çok çalışkansa ve bu çalışkanlıkları ile başarı elde ediyorlarsa bizde de çok çalışarak kazanma normu oluşuyor. Hemen herkesin kopya çekerek sınav geçtiği bir ortamda kural dışı oynamak başka bir norma dönüşebilir.

Bazen tepkisel olarak tersini de yapabiliyoruz. Yani herkesin çok çalıştığı bir ortamda tepkisel olarak tembelliği tercih edebiliriz ya da herkesin kopya çekerek ders geçtiği bir ortamda dürüst kalmayı tercih edebiliriz. Ancak iyi ya da kötüye ilişkin tüm değerlendirmeler yaşadığımız olaylara ilişkin gözlem ve yargılarımızla oluşuyor. Bunlarsa yaşanılan olayın kafamızda bıraktığı bir gölge gibidir. Her objenin gölgesi günün değişik saatlerinde farklı uzunluk ve büyüklükte olur ve aynı zamanda geçicidir. İnsanın şahsiyetini oluşturan değer seti de aynı şekilde her insanın kafasında farklı büyüklükte bir gölgeye sahiptir ve değişim geçirebilme özelliğine sahiptir. Örneğin din adamı yetiştiren okullardan mezun olan öğrencilerin her birinin dini algılaması farklılık gösterir.

İnsanlar, yaşam tecrübeleriyle şekillenen, kafalarındaki bu gölge referanslar ve değer setiyle karar alır. İslami değerlere sıkı sıkıya bağlı biri, ibadetini aksatmama yönünde karar alır. Paranın her şeyden değerli olduğunu düşünen biri de,  parayı elde edebilmek için her yolu mubah sayacaktır. Ancak zaman içinde değerler değişebilir ve çok dindar biri tamamen bu özelliğini kaybedebilir ya da çok çıkarcı biri, tüm varlığını topluma adayabilir.

Benim tanımlamamda kendini bilmenin yolu, değerleri bilmekten geçer. Allah’ın isimlerinin her birini bir değer olarak düşünecek olsak, bu değerlere dayalı bir benlik benimsemek örneğin sabırlı olmak, lütufkar olmak, alim ve adil olmak bizi örnek bir insana dönüştürecektir. Dolayısıyla kendini bilmek kendini tanımaktan öteye gerçekten “değerli” olanları anlamak ve onları benimsemekle ilgilidir.

Şahsiyetimiz (kendimiz) aslında bu değerlerin bulunduğu bir kutudur. Bu kutunun içine hangi değerleri koyarsak biz o oluruz. Kutunun içine koyduğumuz değerleri değiştirirsek biz de değişmiş oluruz. Söz konusu kutu sadece hayali bir kutu değildir. Aynı zamanda bizim bedenimizden oluşan fiziksel bir kutudur. Kendimize getirdiğimiz her türlü tanımlama ve sıfat sadece değerlerle oluşmaz, hızlı koşabilmek, belirli bir fiziksel engele sahip olmak gibi özelliklerle de oluşur. Görme engelli biri, birçok kararını bu özelliğini de dikkate alarak oluşturacaktır. Hızlı okuyan birinin de belirli bir okuma ödevini yapmak için ayıracağı süre farklı olacaktır. Dolayısıyla fiziksel özelliklerimiz değiştiğinde karar alma referans sistemimiz de bundan etkilenir. Yaşlandığımız da gençken yaptıklarımızı yapamaz hale geliriz. Buna karşılık çevremiz bizden daha bilgece hareket etmemizi bekler.

Kendi olmakla ilgili en tehlikeli durum, dış dünyadaki referansların tesadüfen kafamızdaki değer gölgelerini oluşturduğunun farkında olmayan, fikri sabit insanlardır. Fikri sabitler, fikirlerini ve kendilerini geliştirme şansından yoksundur.

Share Button

One comment on “Kendimiz Olmak ve Kendimizi Bilmek

  1. Yarın doğum günüm ve bende son 15 gündür sürekli boş bir word dosyasına düşüncelerimi yazmaya çalıştım. Amacım kendimi fark etmekti. “Ben kimim, kendimi var edebiliyor muyum, yoksa birilerinin taktir edeceği kişi mi olmaya çabalıyorum?” gibi uzayıp giden sorulara yanıt aradım içimde.

    Aslında farkındalığı yakaladığım ama burada bir kez daha altını çizdiğim bir şey oldu. Sizin yazdığınız şu paragraf;

    “Şahsiyetimiz (kendimiz) aslında bu değerlerin bulunduğu bir kutudur. Bu kutunun içine hangi değerleri koyarsak biz o oluruz. Kutunun içine koyduğumuz değerleri değiştirirsek biz de değişmiş oluruz. Söz konusu kutu sadece hayali bir kutu değildir. Aynı zamanda bizim bedenimizden oluşan fiziksel bir kutudur. Kendimize getirdiğimiz her türlü tanımlama ve sıfat sadece değerlerle oluşmaz, hızlı koşabilmek, belirli bir fiziksel engele sahip olmak gibi özelliklerle de oluşur. Görme engelli biri, birçok kararını bu özelliğini de dikkate alarak oluşturacaktır. Hızlı okuyan birinin de belirli bir okuma ödevini yapmak için ayıracağı süre farklı olacaktır. Dolayısıyla fiziksel özelliklerimiz değiştiğinde karar alma referans sistemimiz de bundan etkilenir.”

    Ben fiziksel engelliyim, doğuştan beri ama ailem bana bunu fazla fark ettirmedi, her zaman normal çocuklardan beklenen performans beklendi, hatta derslerde onlardan fazlası oldum. Bu benim hayatım boyunca devam etti, hiçbir zaman fiziksel özelliklerimi ortaya koymadan seçimler yaptım. Okuduğum üniversite il dışındaydı ve ben her hafta gidip geliyordum. Zordu, çok zordu… Odaklanmam gereken doğdu şeylere odaklanamadım çoğu zaman.

    Sonuç olarak, karar alırken insanlar kendini ortaya koymalı ve kendi koşullarında kararlar almalı. Büyük yükler almak, ileride büyük başarısızlıklara gebe olabiliyor. Küçük bir başarı, hiçten çok iyidir. (Bunu biliyordum zaten ama şu aklıma kazınan başarı kriterleri yüzünden bunu asla kabul edemedim.)

    Teşekkür ederim…

Bir cevap yazın