Diplomasızlara Saygı

inekGenellemeler dolayısıyla kurunun yanında yaşın da yandığını, hatta daha öteye belirli bir konuda sadece iki kategorinin olma olasılığının zayıf olduğunu değişik zamanlarda belirttim. Örneğin, “Siyasetçiler dürüst değildir” genellemesini ele alın. Siyasetçi olan herkesin dürüst olmamasını gerektiren bir genelleme, ancak kendini bile geçersiz kılan bir genelleme olabilir. “Siyasetçiler dürüst değildir” genellemesini yapan kişi eğer bir siyasetçi ise, kendisi de yalan söylüyor olmalıdır; eğer kendisi de dürüst değilse, siyasetçilerin bir kısmının dürüst olması gerekir.Bu basit örnekten de anlaşılacağı gibi genellemeler tehlikelidir; kendileriyle bile çelişirler (tıpkı bu cümlede olan gibi). İhtiyaç duyduğumuz şey genellemeler değil, koşulları tanımlanan ayrımlardır. Bu ayrımları sadece gerçeği belirlemek için değil, yaptığımız genellemelerin içinde kalan konu, nesne ve bireylere saygı göstermek için yapmalıyız.

Bir genelleme, içine aldığı bütün öğeleri ayrımlarıyla tanımlamadığı için, tanımlamaya uymayan birey, konu ve unsurlara saygısızlık yapılmış olur. Örneğin, “bütün memeliler inektir” genellemesi, memeli olup inek olmayan insanlara, atlara, yarasalara yapılan bir saygısızlıktır; çünkü gerçekte olmadıkları bir şekilde tanımlanmışlardır. Şu ana kadar verdiğim örnekler, genellemelerin geçersizliğine açıkça gösteren uç örneklerdi. Ancak bazı genellemeler vardır ki, toplumun genelleme olmaktan öte gerçek olarak varsaydığı genellemelerdir. 1999 depremi sonrasında müteahhitlere getirilen genellemeleri düşünün. “Müteahhitler, malzemeden çalarlar;  müteahhitler, teknik bilmezler, vb. gibi.” Bir an için Türkiye’de bulunan 100.000 müteahhitten 99.999’unu için bu genellemenin geçerli olduğunu, ama sadece birinin bu genellemeye uymadığını düşünelim. Eğer dost sohbetlerinde tüm müteahhitler malzemeden çalar diyorsak, farkında olmadan içine aldığımız o tek kural dışı müteahhitlere haksızlık ve saygısızlık yapmış oluruz. Bunda ne var diyebilirsiniz. Ama düşünün ki o müteahhit sizsiniz. Haksızlığa ve saygısızlığa uğramış olmaktan üzülmez misiniz?

Aynı şey bir öğrenci içinde geçerli olabilir. Bir sınıftaki bütün öğrencilere hitaben, “bu öğrenciler tembel” dediğinizde, tembel olmayanlara ama notları düşük olanlara saygısızlık etmiş olursunuz. Örneğin, bir öğrencinin notu düşüktür ama çalışmak istediği halde evde imkan olmadığı için çalışamıyor olabilir. Sınıftaki bir diğer öğrenci, çalışıyordur, ama hep sınavda çıkmayan yerleri çalışıyor olabilir. Bir başkası, öğretmen doğru metotla dersi aktarmadığı için derslerde başarısız olabilir. Bir tanesi, küçükken geçirdiği bir hastalığın beyninde yol açtığı bir algılama sorunu yüzünden derslerden düşük not alıyordur. Bir öğrenci de gerçekten tembeldir, evde yan gelip yatmayı sevdiği için çalışmıyordur. Bu tür bir sınıfta, “Bütün bu öğrenciler tembel” denildiğinde çeşitli sebeplerden başarısız olan ama tembel olmayan çocukların her birine ayrı ayrı saygısızlık yapılmış olur. Ayrıca bu tür bir genelleme, sorunun da genel bir tembellik sorunu olarak algılanmasına yol açacak ve çözüm için de tembelliği önleyici yaklaşımlar kullanılmasına yol açacaktır. Bu durum damı akan bir evde yağmur yağdığını düşünüp şemsiyeyle dolaşmaya benzer; algılanan soruna getirilen çözüm, sorunu çözemez.

Genellemeler elbette algılama ve sınıflama işini kolaylaştırıyorlar; ama bir taraftan gereğine uygun incelikte yapılmamışsa hem kişi, kurum ve unsurlara saygısızlığa yol açıyorlar, hem de sorunların çözümünü imkansızlaştırıyorlar.

Genellemelere yol açan şey somut gerçeklerde olabilir. Örneğin, üniversite diploması, bir gerçektir. Belirli bir üniversiteden diploma almış olanları, somut belgelere dayalı olarak sınıflayabilirsiniz. İş ilanlarında, “şu üniversiteden  ve bölümden mezun” eleman aranıyor diye belirtilir. Bu aslında farkında olmadan yapılmış bir başka genellemedir. “Bu işi yapmak için uygun elemanlar, şu üniversite ve bölümün diplomasını taşırlar” genellemesidir bu.  Halbuki belirli bir üniversiteden mezun olan insanlar, aynı yetenek ve bilgilere sahip değillerdir. Diploma bir genelleme yapmaya yardım eder; ama gerçeği göstermez. İş açısından bakıldığında ihtiyaç duyulan şey diploma değil, yetenektir. İşleri diplomalar değil, yetenek ve uzmanlıklar yapar. Giderek artan bir şekilde (saymadım, ben de genelliyorum.) iş yerlerinin bir kısmı, ihtiyaçla ilgisini yeterince sorgulamadan üniversiteden diploması olanları istihdam etme yolunu seçiyorlar. Örneğin, bir bankada yapılacak iş için lise mezunu olmak yeterli olabilir. Ancak daha önceden iş dünyasında giderek pekişen ve neredeyse gerçeğe dönüşen bir genelleme yüzünden, üniversite diploması pek çok işyeri için asgari kriter olmuştur.

Beynimizin mucizevi kapasite ve becerileri, diploması olmayanlarda yokmuş gibi yaklaşımlar yaygınlaşmıştır. İşyerlerinde ihtiyaç duyduğumuz şey, ne şekilde ve nerede olursa olsun geliştirilmiş olan yetenek ve uzmanlıklardır. Bir yetenek ya da uzmanlığın varlığını ise diplomalar kanıtlamaz.

Not: Bu yazının içinde farkında olmadan yaptığım genellemelerden dolayı, kişi, kurum ya da çeşitli unsurlara karşı saygısızlık yaptıysam, hoşgörülerine sığınıyorum.

 

 

 

Share Button

Bir cevap yazın