Çinliler de Osmanlıca Öğrenmek ister mi?

 Amerika ve Kanada’da orta ve lise düzeyindeki okullarda bizdeki kadar kapsamlı matematik konuları öğretilmiyor. Çünkü trigonometri gibi konular veya daha ileri matematik konuları mühendisler için gerekli ve lise öğrencileri mezun olup mühendislik okuluna gittiklerinde bu konuları öğreniyorlar. Her orta öğretim öğrencisinin ileri matematik konuları dahil her şeyi öğrenmesine gerek yok.

Geçtiğimiz günlerde öğretmenlere yaptığım bir konuşmada, eskiden öğrencilere “talebe” dendiğini hatırlattım. “Öğrenci” öğrenmeyi talep edendi. Bugünkü okul sisteminde öğrenciler, açıkçası müfredatta olan hiçbir şeyi talep etmiyorlar. Çocuklar okula zorla geliyor ve kendilerine zorla bir şeyler öğretiliyor.  Çocukların her zaman sordukları soru şu, bu anlatılan ne işime yarayacak? Eğer çocuk bu sorusuna tatminkar bir cevap alamıyorsa öğrencinin “talep” fonksiyonu yerine gelmiyor.

Çocukluğumdan beri orta öğretim içeriğine durmadan bir şeyler ilave edilmeye çalışıldığını gördüm. Çocuklara okulda trafik eğitimi de verildi, insan hakları eğitimi de, milli güvenlik eğitimi de… Ne var ki ne trafik eğitimi trafik kazalarının önüne geçti, ne insan hakları eğitimi insan hakları ihlallerinin… Milli güvenlik dersleri açıkçası kendi adıma eğlenceliydi, ama lise öğrencisinin okuduğu konunun İngilizcesini yazarsam, öğretmeye çalıştığımız konunun tuhaflığı ortaya çıkar. Amerika’da lise öğrencilerine “National Security”-“Milli Güvenlik” dersi öğretilmesi gerçekten bir komedyen için iyi malzeme olurdu. Anlatmaya çalıştığım orta öğretim öğrencisinin kafasını bir depo gibi görüp aklımıza her gelen şeyi bu depoya tıkıştırmak gayretinden vazgeçmeliyiz. İki nedeni var: Birincisi davranışlarımızı bilmek değil, inanmak değiştiriyor. İkincisi zaten mevcut ders işleme teknikleri içeriği öğrencinin aklına yerleştirmekte başarılı değil. Dolayısıyla öğrencilere ne bildirebiliyoruz, ne inandırabiliyoruz.

Gözlemlediğim lise mezunlarının önemli bir kısmı özellikle yazılı olarak kendilerini ifade edemiyor. Diğer bir ifadeyle çocuklara lise diploması verdiysek de Türkçe öğretememişiz. Türkçe dil hakimiyeti sınırlı olan çocuklara Osmanlıca öğretmeye çalışmak gerçekten çok iddialı bir hedef.

Türkçe kitap okuma alışkanlığı olmayan, Türkçe dil hakimiyeti olmayan insanlara Osmanlıca öğretmeye çalışmak, orta öğretim kurumlarında o ders saatlerini boşa harcamak anlamına geliyor. Açıkçası ben de uzun süre Cumhuriyetle birlikte keşke hem Osmanlıca hem de Latin Alfabesiyle yazılan Türkçeyi öğretsek iyi olurdu dedim. Bugün bu söylemimi sürdürmüyorum. Çünkü aradan 100 yıl geçmiş ve Osmanlı’nın hatıratından öğrenebileceğimiz çok bir şey yok 21 yüzyılda. Üniversitede sosyal bilimler okuyanlar için Osmanlıca seçmeli ders olabilir ama.

Bugün çocuklarımıza dil hakimiyeti kazanabilecekleri seviyede Türkçe, İngilizce ve Çince öğretebilseydik geleceğimiz için katkısı olabilirdi. Ne var ki, Milli Eğitim hem Türkçe öğretiminde hem de İngilizce öğretiminde bunca zaman başarılı olamamış görünüyor. Geçenlerde ziyaret ettiğim bir lisede müdür anlattı. Okulu bir Birleşmiş Milletler Görevlisi ziyaret edecekmiş. Müdür de İngilizce öğretmenlerine ertesi gün misafirle ilgilenme ve tercümanlık yapma görevi vermiş. Ertesi gün okula hiçbir İngilizce öğretmeni gelmemiş. Neden? Çünkü İngilizce öğretmenlerinin de önemli bir kısmı İngilizce konuşma yetisine sahip değil. Bütün bunları göz önüne alarak orta öğretimde Osmanlıca öğretmeyi yeniden düşünmek gerek. Yazının başlığındaki soruyu da düşünelim, dünyada hangi ulus Osmanlıca öğrenmek ister?

Share Button

Bir cevap yazın