About Time ve Diğer Filmler

about time1993 yılından beri konuşmacılık yapan biri olarak öğrencilerime dersler çıkarılacak filmler tavsiye etmenin çok değerli olduğunu öğrendim. Haftalık olarak tavsiye ettiğim filmleri, öğrenciler bir haftaki sonra izlemiş olarak geliyorlar. Ders çalışmak genelde sıkıcı bir faaliyet olarak tanımlanırken ders için film izlemek eğlenceli oluyor. İnsan yaşamı yıllar içinde ilerlerken belirli bir on yıl için değerli olan filmler başka, yeni bir on yılda filmler izlenmesi gereken filmler başka oluyor.

About Time (Zamanda Aşk) insanın kendi yaşamını gözden geçirmesi için oldukça ilham verici bir film. Zaman yolculuğu temalı filmler 2010’larda çok popüler. Bu filmin de teması, istediği anda zaman yolculuğu yapabilen bir gencin hikayesi. Fakat çocuk geçmişe gidebilse de, yaşadığı son andan ilerisine gidemiyor. Örneğin 2015 yılında yaşayan çocuk 2010’a dönebiliyor, ama 2050’ye gidemiyor, sadece 2015 yılında yaşadığı son ana geri dönebiliyor. Kendi içinde mantık kurgusu olan filmde doğduğu andan önceye de dönemiyor. Eğer çocukluk yılına da dönecekse çocuk olarak kendi çocuk bedeninin içine dönüyor. Bu sayede geçmişte yaptığı hataları düzeltmek için fırsatı oluyor. Kendisiyle ilgili, kız kardeşi ve babası ile ilgili birçok şeyi olumlu yönde değiştirmek için geri gidiyor. Filmi izlerken acaba kendi kişisel geçmişime gidebilseydim, gelecekte olacakları bilerek neleri değiştirmek isterdim diye düşündüm. Çocukluk, gençlik yıllarımda neleri farklı ve daha iyi sonuçlanacak şekilde yapabilirdim diye hayatımı gözden geçirdim. Bu film, tüm okurlarıma bir özeleştiri yapmak, yarına daha iyi hazırlanmak için iyi bir fırsat verebilir diye düşünüyorum.

Bu hafta Alternatif Kariyerler ve Sıra Dışı Girişimciler dersinde tavsiye ettiğim film “Amelia Earhart” idi. Amelia Earheart, Atlantik okyanusunu uçakla geçen ilk kadın. Amelia Earhart’ın yaşamı muhteşem derslerle dolu. Kısaca özetlersem Birinci Dünya Savaşı sonrasında Toronto’da askeri bir hastanede hemşirelik yapan 20 yaşındaki Kansaslı Amelia, Kanada Hava Kuvvetleri uçaklarının gösterisini izler ve içine havacılık aşkı düşer. Sonraki zamanda kazandığı tüm parayla önce pilotluk dersleri, sonra da tüm imkanlarını kullanarak çift kanatlı bir uçak alır. 1927 yılında Charles Lindbergh’in Atlantik Okyanusu’nu uçakla tek başına geçmesinden sonra bir yatırımcı ve yayıncı, Atlantik Okyanusu’nu geçecek bir kadın pilot aramaya başlar. O sırada bu konuda 3 aday vardır ve biri Amelia’dır. Sonunda Amelia’yı proje için seçseler de, uçağı iki erkek pilot uçuracak ve Amelia kayıt tutan yolcu olarak uçacaktır. 1928 yılında yaptığı bu uçuştan sonra, hayatını kendi uçurduğu uçakla Amerika’yı bir baştan bir başa konuşma yapmak için seyahat etmek için geçirir. Pilotluk yetenekleri ilerler ve 1932 yılında Atlantik Okyanusu’nu tek başına uçakla geçer. 1937 yılında uçakla bir dünya turu yapmaya karar verir. Dünyanın çevresini uçakla dönecektir. Ne var ki, kendi adına taşıyan bir belgesel filme göre hava harita seyir bilgisi, telsiz bilgisi, morse alfabesini kullanarak iletişim bilgisi bu çapta bir uçuşu yapmak için yetersizdir. Sonuçta Amerika’da kalkan uçakla önce Afrika’ya oradan Hindistan’a gider. Hindistan’dan Yeni Gine’ye ulaşır. Yeni Gine’den Pasifik Okyanusu’ndaki Howland Adası’na gitmek için havalanır ama Howland adasına hiçbir zaman ulaşamaz. Bu sıra dışı yaşam öyküsü, insanın hayalleri olması gerektiği, bu hayaller için çalışanların, kazançlarını harcayanların bu hayallere yaklaştığını söylüyor. Bununla birlikte çalışma ve öğrenme hiçbir zaman bitmemeli. Amelia olağanüstü başarıya ulaştığı dönemde havacılıkla ilgili kendini geliştirmeye devam etseydi, belki de dünya turunu tamamlayabilirdi. Onun için büyük başarılara ulaşmak insanı aldatmamalı, daha büyük hedefler için çalışmaya büyük bir ciddiyetle devam etmeli.

 

Share Button

Bir cevap yazın