Eski düşünceler, yeni teknolojiler: Fatih Projesi

     fatihprojesiZaman Gazetesi’nin saygıdeğer ve esprili yazarı Ahmet Turan Alkan, 8 ve 11 Mayıs tarihli yazılarında üniversite öncesi okullarda öğrencilere tablet bilgisayar verilen Fatih Projesi hakkındaki fikirlerini belirtmiş.

     11 Mayıs’taki yazısında bir öğretmenin sözleriyle projenin uygulamasında karşılaşılan zorlukları özetlemiş: “Önce yarıyıl tatilinde kursa alındık, ardından açılış töreni yapıldı; öğretmen ve öğrencilere tablet dağıtıldı, ağ bağlantılı interaktif (akıllı) tahtalar konuldu. İnteraktif tahtalar çok kullanışlı ve faydalı ama tabletler için aynı şeyi söylemek imkânsız. Tek olumlu tarafı ders kitaplarının tablete aktarılmasıyla kâğıt ve orman ürünlerinden tasarruf etmek. Öğrenciler ders dinlemek yerine oyun oynamak veya nette gezinmeyi tercih ediyorlar. Okula kitap, defter, kalem getirmeyi artık lüzumsuz bulanlar çoğalıyor. Tabletle uğraşmak derse yoğunlaşmayı engelliyor. Bütün çocukların hasretle beklediği teneffüs saatlerinde bile bahçeye inip şakalaşan, konuşan, oynayan çocuklar artık dinlenme saatlerinde bile ellerinde tablet, Face’te geziyor oyun oynuyorlar. Kimse sınıftan çıkmıyor. Anti-sosyalleştiler.”

Read more Eski düşünceler, yeni teknolojiler: Fatih Projesi

Share Button

Amerika’da oku(t)mak

amerika-oku(t)mak

Bir aile dostumuzla sohbet ederken oğlum Sanat’ı lise ve üniversite öğrenimi için ABD ya da Kanada’ya göndermek istediğimizi söyleyince, “Sakın yapmayın; çocuğunuzu kaybedersiniz.” dedi.

Görüşlerine kıymet verdiğim bu dostumuz sözlerine şöyle devam etti: “Annesi-babası çok iyi eğitimli, görgülü ve varlıklı bir aile sizin gibi iyi niyetle oğullarını Amerika’ya gönderdiler. Türkiye’de okul hayatında çok başarılı olan çocuk ABD’de başıboş kalınca gittiği okullarda alkol ve uyuşturucuya bulaşmakla kalmadı, üstelik okulu da bitiremedi.” Eşi İngiliz olan bir Türk hanım da çocuklarını İngiltere’deki liselerin bozuk ortamından korumak üzere çocuklarını Türkiye’ye getirmiş. Bu insanları dinleyecek olursanız dünyadaki en iyi orta öğrenimin Türkiye’de olduğunu düşünmeye başlarsınız.

Read more Amerika’da oku(t)mak

Share Button

Çılgın bir yer ve çılgın insanlar…

yenice01    Anlatacağım öykü, Safranbolu’nun hemen batısında yer alan bir ilçeden, Yenice’den. Gerede’den rampa aşağı indiğinizde Safrabolu’ya gitmek için sağa değil, sola dönerseniz Yenice’ye varıyorsunuz.

    Fatih Sultan Mehmet, “Buraları ne zaman aldık?” diye sorunca, “Hünkarım, yenice aldık, deyince bölgenin ismi ‘Yenice’ olmuş. Yıllar boyu tanıtımı da yapılmadığı için bölge, adı gibi yepyeni ve taptaze kalmış. Ancak bölgenin tek özelliği bu değil. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından Avrupa’da biyolojik çeşitlilik bakımından korunması gereken 100 sıcak nokta belirlenmiş, 9 tanesi Türkiye sınırları içinde. Biri de Yenice Ormanları. Yenice, doğal yapısı itibarıyla orman yürüyüşü, kanyoning, çadırlı kamp, dağ bisikleti, kaya tırmanışı ve rafting gibi her türlü doğa sporu için uygun ve çılgın güzel manzaralar sunuyor. Fotoğraflara kaymakamlık web sitesinden bakabilirsiniz.

Read more Çılgın bir yer ve çılgın insanlar…

Share Button

Öğretmenlikte devrim yapın

ogretmenlikte-devrimOkullarda ve üniversitelerin birçoğunda kullanılan sınav tekniklerini yeniden düşünmemiz gerek.

Öğrencileri bir kitabın ya da ders notlarının tamamından sorumlu tutup sınav günü ne sorulacağını bilmeden, beyhude bir çabayla tüm kitabı ve ders notlarını öğrenmeleri için çalıştırıyoruz. Şanslılarsa, çok çalışkanlarsa veya ezberleri iyiyse sınavdan geçer ya da yüksek not alıyorlar. Şansı, çalışkanlığı ya da ezber yeteneği olmayanlarsa başarısız oluyorlar. Bu arada öğretmen ya da üniversite hocasının da yüzlerce sınav kâğıdını okuyup elinde kırmızı kalem not vermek için çırpınması gerekiyor. Bütünlemeye kalanlar için yeniden sınav yapıp tekrar sınav kâğıdı okumak zorunda kalıyorlar. Bu arada sınav kâğıdı okumak kim ne derse desin “sübjektif” bir değerlendirme yöntemidir. Bu öğretme ve sınav mantığı geçen yüzyılın kalite anlayışına benziyor; önce üret, sonra kontrol et. Televizyon üreticileri önce radyoyu yapar, fabrikadan çıkmadan önce hattan gelen radyo fişe takılır, eğer çalışmazsa tamire gönderilir veya hurdaya çıkarılır. İşte bizim 21. yüzyıldaki eğitim ve ölçme değerlendirme mantığımızda birçok alanda aynı. Japonlar 1950’den sonra üretimde kalite kontrol mantığını terk edip kaliteyi üretmeyi seçtiler. Tedarik zincirinin kalitesinden başlayan bir süreçle üretimin her aşamasını kaliteli hale getirdiler. Öyle oldu ki, kalite kontrole gerek dahi kalmadı. Yine de emin olmak için hâlâ bir son kontrol yapılır fabrikalarda ama bu son kontrol eskisi kadar önemli değildir; çünkü kalite oraya gelmeden çok önce inşa edilmiştir.

Read more Öğretmenlikte devrim yapın

Share Button